Kastamonulu Hemşehrimiz Sibel Akça : Geri Vites İyi Ki Var

Kastamonulu hemşehrimiz Sibel Akça, yakın zamanda görev yaptığı okul dergisi için ilginç bir yazı kaleme aldı.

Sibel Akça, Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdikten sonra, aynı üniversitede “hadis” alanında yüksek lisans yaptı. Ankara’da farklı okullarda görev alan ve halen Ankara’da Çankaya Özel Harekat Şehitleri Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde Meslek Dersleri Öğretmeni olarak görev yapmakta olan Sibel Hanım aynı zamanda Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nde “hadis” alanında doktora çalışmasını sürdürmektedir. “TRT EBATV Lise” kanalındaki “hadis” derslerinden aşina olduğumuz Sibel Hanım, hemşehrimiz Aytunç Zafer Akça ile evli olup iki çocuk annesidir.

Şimdi kendisinin farklı yaklaşımdaki yazısını sizinle paylaşıyoruz.

DİNİ TERİMLERE METAFORİK BİR YAKLAŞIM

GERİ VİTES İYİ Kİ VAR!

Olmasa ne yapardık?

Geri vites fonksiyonu, kara taşıt araçlarımızın en önemli özelliklerindendir. Halk arasında yayılmış galat fikirlerden birisi olarak, biz hanımların geri sürüş konusunda pek de iyi olmadığı şeklindeki cinsiyetçi algıyı bir kenara koyalım. Yıllardır araç kullanan bir hanım sürücü olarak geri vitesi pek severim mesela.

Geri vites olmasa, arabalar geri gidemese ne zor olurdu şoförlük! Düşünsenize, sadece ileriye doğru gidebilen mekanik bir aygıtı nasıl park edecektik? Veya yanlış sokağa girdiğimizde nasıl da çözümsüz kalacaktık! Kırmızı ışıkta durduğumuzda hataen yaya çizgilerine tekerleklerimiz değiverdiğinde usul usul geriye doğru nasıl çekilecektik? Hız limitimizi yükseltmiş ilerlerken dönüşü kaçırdığımızda ne yapacaktık? Dar bir sokakta karşıdan gelen araçla burun buruna kaldığımızda birimizin yol verme imkânı ortadan kalkacaktı herhalde.

İlkel taşıtlardan günümüzün modern taşıma araçlarına geçiş serüveni çok heyecanlı ve keyifli bir süreç. Çünkü konforlu seyahat etmeyi hepimiz seviyoruz. Kısa sürelerde uzun mesafeleri katedebilmek artık aksini düşünemediğimiz bir parçası hayatımızın. Ama gitmek istediğimiz yerlere bizi hızla götüren araçların sadece ileriye doğru değil, geriye doğru da gitmesi gerektiğini düşünebilmiş mucitler ayrı bir takdiri hak ediyor.

İcatlar yapan, hayatımızı kolaylaştıran her tür teknolojiyi sıfırdan geliştiren insanların bu başarılara imza atarken içlerindeki ilahi ilhama kulak verdiklerini bilmek lazım. O ilhamlar olmasaydı, türümüzün medenileşmesi zor, hatta imkansız idi.

Envai çeşit buluş yapmış, akıl erdirmekte zorlandığımız çağımız teknolojilerini bugünkü haline getirmiş insanoğlu, arabasında geri vitesi de bulacak, bir şekilde o arabayı geri geri de sürecekti elbet.

Peki o ilhamlar, o içimizdeki ses; günlük yaşayışımızda hata ettiğimizde ne söylüyor bize? Ya da ne söylemeli? Duygularımızın ve davranışlarımızın da geri vitesi var mı? Olmalı mı?

İşte bu geri vitesin din dilindeki adı “tövbe” dir. İçimize vicdan isimli yargıcı koyan Yüce Yaratıcı, işimizi rahatlatmış, hata etme durumunda bizi çözümsüz bırakmamıştır.

Olmasa ne yapardık?

Bilerek veya bilmeyerek, sonuçlarını tahmin ederek veya hiç düşünmeyerek, kendimiz yahut yakınlarımız için zararlı sonuçları olan işler yaptığımızda nasıl da çözümsüz kalacaktık! Pişmanlık duygusuyla baş etmeye çalışırken bizi ne teselli edecekti? “Artık bitti! Bundan sonra hayatım çıkmaz sokak!” karamsarlığına gark olduğumuzda ne yapacaktık? Yapıp ettiklerimizle etrafımızdaki insanları da zor durumda bıraktığımızda, “Beni ne kullar affeder artık, ne de Allah” diyen iç sesimizi susturma imkânı ortadan kalkacaktı herhalde.

İnsan, hata ve günah işleyebilme kapasitesine sahip bir varlık olduğuna göre, yapıp ettiklerinin doğru veya yanlış olduğunu anlamaya başladığı yaşlardan itibaren tövbe mekanizmasına ihtiyaç duyacaktır. Zira aklı başında ve salih vicdan sahibi bir insan hata işledikten sonra geri dönülemez bir yola girdiğini ve artık dönüş olmadığını düşünmeye başlarsa hayat kalitesi giderek düşecek ve psikolojisi bozulacaktır. Oysa dini konularda sahih bilgi ile donanmış her Müslüman, Kur’an ve sünnette tövbe ameliyesinin nasıl da önemle üzerinde durulan bir kavram olduğunu bilir.

Nasuh tövbe ile Rabbine yönelmiş, tüm kalbini yaratıcısına açmış samimi bir kul, manevi olarak arınmanın ve kendini tertemiz hissetmenin doyumsuz lezzetini tadacaktır. “Geri dönmemek üzere günahıma tövbe ettim Ya Rabbi!” diyen pişman bir dil ve kalbin, Allah katında haiz olduğu kıymet bizzat ayetler ve hadisler ile de sabittir.

Hem kullandığımız araçlara geri gitme özelliği koymayı icad edecek aklı insanoğluna  bağışlayan, hem de kendisi ile kurduğumuz iletişim yolunda sağa sola saparak hatalar işlediğimizde tövbe etme imkanını bizlere sunan Yüce Rabbimiz övgülerin en güzeline layıktır.

Hamd ve dönüş yalnızca O’nadır. 

– Sibel Akça –

.

.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir